28 Nisan 2014 Pazartesi

HALF-BLOOD / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 08:36 0 yorum
İNANILMAZ.

MÜKEMMEL.
Nasıl anlatırım bilmiyorum ama bu kitap beni benden aldı. Hala şokta olduğumu söyleyebilirim. Jennifer sen kesinlikle bir tanrıçasın <3 Lux sersinin bir hayranı olarak bu seriyi çok da beğeneceğimi düşünmüyordum. Çünkü Jennifer'ın elindeki bütün malzemeyi kullandığı sanıyordum ama HAYIR. Kesinlikle en iyi fikirlerini Covenant serisine saklamış. Kızlar eğer siz de bir Daemon hayranıysanız size ondan çok daha iyisini buldum. (üzgünüm bebeğim ama senden iyileri de varmış) Aiden ile tanışın!


Kitabın çok ilginç bir konusu olduğunu söylemeliyim. (ilginç olmasa da Aiden olduğu için her şekilde okurdum) Tanrıların çocuklarına pure-blood deniliyor ve onlar eğer bir insanla ilişkiye girerlerse çocukları half-blood oluyor. Half-blood'lar her zaman bir alt sınıf muamelesi görüyor ne yazık ki. Baş karakter Alex de bir half-blood. Ah Alex, Alex, Alex... Sana tapıyorum. Güçlü ve aklına ilk gelen şeyi söyleyen bir kız Alex ve kitapta sizi bol bol güldürüyor. Anlayacağınız kitabın konusu da mükemmel karakterleri de. 
Bir sürü kişi bu kitabı Vampire Academy ile karşılaştırmış nedense. Ben daha onu okumadım ancak herkes bu kitabın, ondan çalınan bir sürü fikirle dolu olduğunu söylüyor. Ancak umrumda değil çünkü ben bu kitaba aşık oldum. Okuduğum ennn güzel fantastik kitap serisi yolunda ilerliyor. 



Mükemmel bir yolculuğa hazır olun, iyi okumalar


13 Nisan 2014 Pazar

TO THE MOON AND BACK- Mina Çuhadar

Gönderen Unknown zaman: 08:54 2 yorum
Mina Çuhadar kim diye soruyorsanız eğer; BENİM. Evet, doğru duydunuz, ta kendisiyim. To the Moon and Back de benim hikayem. Roman demedim fark ettiyseniz sadece küçük bir hikaye. Ancak şuanda heyecandan ölebilirim. Çok ama çok garip duygular hissediyorum. Midemde garip şeyler olduğuna yemin edebilirim :)) 


Öyle büyük bir olay da değil aslında. Kitapçılardan alabileceğiniz türden bir kitap da değil. Basit bir epub dosyası. Ancak sonunda aklımdan çıkmayan bu hikayeyi kelimelere dökmek anlatılamayacak bir his. Lütfen bana destek olun ve hikayemi okuyun. Belki çok seversiniz belki de sıradan gelir. Ancak ne kaybedersiniz ki! Sizin yorumlarınızı okumak benim için çok önemli. Beğenseniz de beğenmeseniz de. (yazım veya grammar hatam varsa şimdiden özür dilerim)
Bu epub dosyası kiminizin de bildiği gibi Ibooks uygulaması ile açılıyor. Eğer yoksa hemen Appstore'dan yükleyin. Aşağıdaki linkden kitabı yükleyebilirsiniz.
Yorumlarınız bekliyorum. Teşekkürler.
http://www.epubbud.com/book.php?g=T8K9T8YJ
İyi okumalar...

2 Nisan 2014 Çarşamba

THE BOOK THİEF / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 11:11 0 yorum


Bu kitabın yorumunu yazmak diğer hiç bir tecrübeme benzemiyor. İlk defa kelimelerin bazen ne kadar yetersiz olduklarını bu kadar bariz hissediyorum. Çünkü bu kitabı anlatacak herhangi bir kelime olduğuna bile inanmıyorum. Varsa da ne yazık ki ben bilmiyorum.

“One was a book thief. The other stole the sky.”

Okuduğum onca kitap arasından bana ilk kez gerçek bir kitap okuduğumu hissettirdi Kitap Hırsızı. Kitabı bitirmem üç hafta sürdü. Koskoca üç hafta inanabiliyor musunuz? Arada beş kitap bitirdiğim gerçeğini de saklayamam ancak bu kitabı okumayı elimden geldiğince engellemeye çalıştım. Neden mi? Şuanda kitabı bitirmenin verdiği hüzün ve pişmanlık yüzünden tabi ki.

“The only thing worse than a boy who hates you: a boy that loves you.” 

Kitap ölümün (death) gözünden. O nasıl oluyor diye sormayın. Oluyor işte. Hem de çok güzel oluyor. Kitap, Holocaust döneminde (Yahudilerin Nazi tarafından işkence edildiği zaman) Liesel'ın başından geçenleri anlatıyor. Liesel ölümün gözüne üç kere bakmak zorunda kalıyor. Ancak her defasında kurtuluyor. Tabi kaybettiği insanlar karşılığında yaşamayı o an gerçekten ister miydi bilmiyorum. 


Karakterler tam anlamıyla karakterler. Bu nasıl bir cümle ben de anlamadım. Ancak demek istediğim hepsi kendilerine has ve sorunlu karakterler. Bir tanesini bile sevmedim diyemem. Bana ne kadar göz yaşı akıttıklarını anlatamam size. 

Holocaust döneminde yaşananları bir de bir Alman'ın hikayelerinden ve düşüncelerinde duymak kesinlikle yapılması gereken bir şey. Yazdığım ve belki de sizin okuduğunuz daha önceki tüm kitapları unutun. Bu yorumu okuyorsanız bu kitabı almaktan başka çareniz yok. ZORUNDASINIZ.

CITY OF BONES-Kemikler Şehri/ Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 10:42 0 yorum
Çok üşengeç olduğumu biliyorum ancak gerçekten bilgisayarımı açıp yorum yazmak bazen yorucu görünebiliyor. Yorumlar arasındaki uzun aralıklardan dolayı üzgünüm.Neyse artık kitabın tanıtımına geçebilirim :)

Kitap on beş yaşındaki Clary'nin, arkadaşı Simon ile bir kulübe gitmesiyle başlıyor. Bu gece kulübünde Clary bir cinayete şahit oluyor. Hem de mavi saçlı bir çocuğun cinayetine. Dahası kendisinden başka kimsenin göremediği tuhaf kılıçlı kişiler tarafından. Tüm maceralar böylece başlamış oluyor.

“If you were half as funny as you think you are, you'd be twice as funny as you are now.” 

Gerçekten çok yaratıcı bir yazar anlaşılan çünkü inanın daha önce hiç buna benzer bir olay kurgusu görmedim. *baya da fazla kitap okumuş bulunmaktayım ayrıca*

Kitabın konusu hakkında çok az bilgi verdiğimi biliyorum ancak emin olun şuanda en az ihtiyaç olduğunuz şey spoiler. Özellikle de daha kitabı okumadan önce...


“The boy never cried again, and he never forgot what he'd learned: that to love is to destroy, and that to be loved is to be the one destroyed.” 

Ayrıca City of Bones'un filmi de var. Ancak size yalvarırım çok azıcık bile bu kitabı okuma niyetiniz varsa filmin oyuncularına bakmayın. Hepsi tam anlamıyla bir felaket. Yanlış anlaman benim filmle bir derdim yok ancak Jace...olmamış. Hayalimde müthiş bir Jace vardı ve oyuncuya bakınca yüz ifadem aynı böyleydi:


Goodreads'te bu kitapla ilgili bir sürü yorum okudum. Fark ettiğim bir şey bu kitabı sevmeyen sayısının daha fazla olmasıydı. Ancak eğer benim yorum yaptığım önceki kitapları seviyorsanız büyük ihtimalle siz de seversiniz. Çünkü ben sevdim. Sadece romance okumaktan biraz bıkmıştım itiraf ediyorum ve bu kitap bana eski neşemi verdi. İkinci kitap için sabırsızlanıyorum.
İyi okumalar...
 

Once Upon A Time Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review