Bu kitabın yorumunu yazmak diğer hiç bir tecrübeme benzemiyor. İlk defa kelimelerin bazen ne kadar yetersiz olduklarını bu kadar bariz hissediyorum. Çünkü bu kitabı anlatacak herhangi bir kelime olduğuna bile inanmıyorum. Varsa da ne yazık ki ben bilmiyorum.
“One was a book thief. The other stole the sky.”
Okuduğum onca kitap arasından bana ilk kez gerçek bir kitap okuduğumu hissettirdi Kitap Hırsızı. Kitabı bitirmem üç hafta sürdü. Koskoca üç hafta inanabiliyor musunuz? Arada beş kitap bitirdiğim gerçeğini de saklayamam ancak bu kitabı okumayı elimden geldiğince engellemeye çalıştım. Neden mi? Şuanda kitabı bitirmenin verdiği hüzün ve pişmanlık yüzünden tabi ki.
“The only thing worse than a boy who hates you: a boy that loves you.”
Kitap ölümün (death) gözünden. O nasıl oluyor diye sormayın. Oluyor işte. Hem de çok güzel oluyor. Kitap, Holocaust döneminde (Yahudilerin Nazi tarafından işkence edildiği zaman) Liesel'ın başından geçenleri anlatıyor. Liesel ölümün gözüne üç kere bakmak zorunda kalıyor. Ancak her defasında kurtuluyor. Tabi kaybettiği insanlar karşılığında yaşamayı o an gerçekten ister miydi bilmiyorum.
Karakterler tam anlamıyla karakterler. Bu nasıl bir cümle ben de anlamadım. Ancak demek istediğim hepsi kendilerine has ve sorunlu karakterler. Bir tanesini bile sevmedim diyemem. Bana ne kadar göz yaşı akıttıklarını anlatamam size.
Holocaust döneminde yaşananları bir de bir Alman'ın hikayelerinden ve düşüncelerinde duymak kesinlikle yapılması gereken bir şey. Yazdığım ve belki de sizin okuduğunuz daha önceki tüm kitapları unutun. Bu yorumu okuyorsanız bu kitabı almaktan başka çareniz yok. ZORUNDASINIZ.
0 yorum:
Yorum Gönder