Bu kitabı CoHo'nun diğer kitapları kadar sevmeye o kadar çalıştım ki... Kelimelerle anlatamam kendimi ne kadar zorladığımı ama üzülerek söylüyorum ki CoHo beni şaşırttı. Genelde her kitabını fazlasıyla beğenirim ve ilk hafta içinde 3-4 kere okurum. Ancak bu sefer öyle olmadı ve olacağını sanmam.
Kitap aslına bakarsanız sürekleyici başlıyor. Tate abisinin evine yerleşmek için geldiğinde kapının önünde sarhoş bir adam görüyor ve kapıyı açmaktan korkup abisini arıyor. Abisi de tabi en güvendiği komşusunu ona yardım etsin diye arıyor. Ne oluyor dersiniz? Yerdeki sarhoş adamın telefonu çalmaya başlıyor :) Boylece Tate onu bir şekilde kaldırıyor ve içeriye girmesine yardım ediyor. Birden bu yabancı (ve yakışıklı) çocuk bir bebek gibi ağlamaya başlıyor.
Zamanla Miles (komşu çocuk) ile Tate arasında bir ilişki başlıyor (oldukça karmaşık bir ilişki). Tate besbelli çocuktan hoşlanıyor (tabi bence Miles da hoşlanıyor ama neyse). Böylece iki tarafında mutlu olması için sadece sekse dayanan bir ilişkiye başlıyorlar. Ve tabi bir de Miles'in koyduğu iki kural var:
Asla geçmişi sorma.
Asla bir gelecek bekleme.
Kitap şimdiki zaman ve geçmiş arasında gidip geliyor. Bu demek oluyor ki bir süre sonra Miles'in geçmişinde başına gelenleri öğreniyorsunuz ve doğal olarak ağlıyorsunuz :) Ancak bana her şey -tüm hikaye- abartılı geldi. Bu acıyı okuyucuların hissetmesi için fazla uğraşılmış ve ben de biraz ters tepti desem yalan olmaz. Miles'in sırrını öğrenmek için sayfaları hızla çevirdim ve kitabı bitirdim ancak beni etkisi altına alamayan bir kitap oldu.
Keske bu kitabı -güzel bir kitaptı- demekten çok daha fazla sevebilseydim.
19 Ekim 2014 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder