Tamam
kabul ediyorum. Bu kitap başta beni korkuttu. Okumak istemedim çünkü
lanet olası uzaylı saçmalıklarıyla dolu bir kitap olacağını düşündüm.
Ama daha sonra elimdeki kitaplar tükendi ve ben de bu kitabı okursam
hiçbir şeyimin eksilmeyeceğinin farkındaydım. Biraz isteksiz başladım
kitaba. Ama daha ilk sayfadan, hatalı olduğumu sezmeye başladım. Baş
karakterimiz Katy'nin de bizim gibi bir Blog'u varmış. Tabi ki bu,
karaktere yakınlaşmamı kolaylaştırdı. Sonra bir de Dee var. Sevecen
karşı komşu. Katy ile yakın bir arkadaşlıkları var ve tek sorun onun
ikiz kardeşi Deamon. Deamon öküzün teki ve çoğunlukla onu boğazlamak
istedim. Daha kötüsü ise bu hıyarlıklarına rağmen kalbimi çalmayı
başardı. Sanırım Katy'nin de kalbini çalmayı başarıyor. Ancak
karakterimizin aklı biraz karışık. Çünkü Deamon'ın duyguları fazlasıyla
değişken- yoksa sadece Katy'nin, onun duygularını mı anlamasını
istemiyor? -Bunu, kitabı okuduktan sonra tabi ki öğreneceksiniz. Ayrıca
bu gizemli ve fazlasıyla mükemmel kardeşlerin bir sırrı olduğunu
söylemeden geçemeyeceğim. Evet, onlar uzaylılar. Yüz ifadenizin
değiştiğini tahmin edebiliyorum. Ama merak etmenize gerek yok, emin olun
okuduğunuz için bana minnettar kalacaksınız. Deamon ve
kasabada yaşayan diğer uzaylıların gücü sizi alıp bir hortumun içine
sürükleyecek. Özellikle de Deamon'ın aşırı korumacı davranışları ve
kıskançlıkları sizi yiyip bitirecek. Kitabı elinizden bırakmadan tek
okuyuşta bitireceksiniz- benim gibi :) - ve daha fazlası için
yalvaracaksınız. Kitabı anlatmak istemiyorum çünkü bu kitabı okurken
öğrendiğiniz her bilgi, gözlerinizi fal taşı gibi yuvalarından
fırlatacak. Kitabın sonunda yazarımızdan küçük de bir sürpriz var.
Deamon'ın bakış açısından bazı sahneler... Sanırım o zamana kadar onun
duygularından gerçekten emin olamazsınız.
Kitap
mükemmel ötesi. Lütfen uslu bir çocuk olun ve beni dinleyin :)) Pişman
olmama garantisi veriyorum. Kaybedecek bir şeyiniz yok, bu yüzden hemen
bir kitabevine doğru yola koyulun.
"Teşekkürler," diye mırıldandım ve sessizce, "öküz" diye ekledim.
Gür ve gırtlaktan gelen bir kahkaha patlattı."Bu, hanımefendiliğe pek yakışmadı Kedicik."
"Biliyordun. Dinliyordun."
"Tabi ki." Göz kırptı. "Ben senin annenim. Bizim işimiz bu."
"Gizlice konuşmaları dinlemek mi?"
"Evet. Neler olduğunu başka nasıl bileceğim?" diye sordu masum bir ifadeyle.
Bir yanım sinir olmuştu ama diğer yanım durumdan memnundu. "Hep bu kadar sıcak ve cıvıl cıvıl mısındır?"
Yanımdan geçti ve suyu kapattı. "Daima. Yön tarifi için uğradığın erkeklere genelde yiyecekmiş gözüyle bakar mısın?"
"Kapıyı hep yarı çıplak mı açarsın?"
"Daima. Hem soruma cevap vermedin. Hep gözünü mü dikip bakarsın?"
Yanaklarıma ateş bastı. "Gözümü dikip bakmıyordum."
Karanlıkta söyleyecek bir söz aradım. "Parlıyor muyum?"
"Aynı bir Noel ağacı gibi."
"Sadece tepedeki yıldız gibi değil miyim?"
Yatak biraz yaylandı ve elinin koluma sürtündüğünü hissettim. "Hayır. Parıl parılsın. Güneşe bakmak gibi bir şey bu."
İşte bu tuhaftı. Elimi havaya kaldırdım, karanlıkta hatları belli belirsiz seçiliyordu. "O zaman uyuman zor olacak."
0 yorum:
Yorum Gönder