26 Ekim 2013 Cumartesi

ÇALIKUŞU / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 08:25 2 yorum
Ben de uzun bir süredir türk yazarların kitaplarını okumamak gibi bir alışkanlık vardı. Çalıkuşu'nu da öyle zevkten okuma kararı almamıştım aslında. Çoğu kişinin de bildiği gibi, Çalıkuşu hangi sınıfta olursan ol öğretimde okunması gereken ve sonra da özeti çıkarılması gereken kitaptır :)) 

Ben de bu yüzden okumaya başladım ve inanılacak gibi bir şey değil tek kelimeyle ; BAYILDIM !


İçinde bir sürü eski türkçe kelime vardı. Yaklaşık 350 taneydi yanlış hatırlamıyorsam. Zaten o kelimelerin de anlamı altta yazıyordu. Ama bunu sinir bozucu bulduğum gerçeği de yalan değil. Yapacak bir şey yok ama ... Eski zamanda yazılmış sonuçta.


O kadar içten, samimi, yürek burkucu bir kitap ki... Hele sonlara doğru insanın içi cız ediyor. Beklenmedik bir sonla bitince de tabi, kitap çok daha akılda kalıcı ve tatminkar oluyor. O kadar çok beğendim ki, şimdi yaklaşık bir hafta boyunca bu kitap üzerine kafa yorucam.


Şimdi de bu kitabın dizisi çıktı tabi ama ben izleyecek zaman bulamıyorum. O yüzden dizisi hakkında pek bir fikrim yok. Tabi birde kitabı okuduktan sonra ne kadar beğenirsiniz bir fikrim yok. Çoğunlukla kitaplar daha içten geliyor bana.


Konusu Çalıkuşu lakabını alan Feride ile ilgili. Kuzeni Kamran'a aşık oluyor ve evlenme kararı alıyorlar. Düğünden önceki gün ise Kamran'ın onu aldattığını öğreniyor ve çekip gidiyor. 


Tüm olaylar bundan sonra başlıyor da diyebiliriz. Uzun bir süre Feride'nin yaşadıklarını onun ağızından dinliyoruz sonra ise PAM PAM PAM... Spoiler vermemek çok zor. Kendime zor hakim oluyorum şuan :D 


Gerçekten ön yargılı olunmaması gereken kitaplardan biri. Beni gerçekten etkilemeyi başardı.







"İnsan elli sene, altmış sene, hülasa istediği kadar yorgunluktan bitap düşünceye kadar gezer, koşar,eğlenir. Sonra, gözleri tatlı bir uyku ihtiyacıyla mahmurlaşmaya başlar. O vakit bembeyaz, temiz bir yatağa uzanır. Yeni başlayan uykuların hafif sarhoşluğu içinde gülümseye gülümseye sönüp gider. Güneşe karşı parlayan beyaz mermerler üstünde kucak kucak çiçekler... O mermerlerdeki küçük yalaklardan su içmeye gelmiş bir kaç kuş... İşte ölüm denince benim gözümde böyle sevimli ve hemen hemen neşeli bir hayal uyanırdı."
~
 "Çalıkuşu, haydi yat artık, gece ve yorgunluk zavallı gözlerini ağrıtıyor. Seherden sana ne? Seher, ta uzaklarda uykuya ve daha başka şeylere kanmış 'sarı çiçek'lerin mesut gözlerini açacakları vakittir."
~
 " 'Kuşadası'na gider misiniz?' dedikleri vakit, birden sevinmiş, kendi kendime: 'Kuşadası benim adam, bu kadar zamandan beri aradığım saadeti, gönül rahatlığımı mutlaka orada bulacağım!' demiştim. Bu his beni aldatmamıştı. Burasını her yerden ziyade sevdim. Pek güzel bir memleket diye mi? Hayır. Kuşadası, evvelce zannettiğim gibi. Munise ile -bu sarı papağanımla- avare, yalnız bir hayat geçireceğim bir Robenson adası çıkmadı." 
~
"Bu çocuk bir insan değil, çalıkuşu!"

~
"İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. Bunu yazan şair ne kadar haklıymış."





 

Once Upon A Time Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review