19 Ekim 2014 Pazar

MISS PEREGRINE'S HOME FOR PECULIAR CHILDREN / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 02:48 0 yorum
Bu kitap fotoğraflarla zenginleştirilmiş çok ilginç bir kitap. Konusu da aslına bakarsanız çok ilginç başlıyor. Ancak ne yazık ki gizem çözüldükten sonra o kadar da ilginç kalmayı başaramıyor.

Yine de bir sürü korkunç resime bakmak bana inanılmaz bir zevk verdi. Hatta bazı resimlerden gözümü çok uzun bir süre boyunca alamadım. ( özellikle de bu fotoğrafların eskiden birçok farklı artist tarafindan çekilmesi beni fazlasıyle şaşırttı. )
Konusuna gelirsek, dedesinin Jacob'a küçükken hep gösterdiği fotoğraflar ile başlıyor. Dedesi 'arkadaşım' dediği bu kişilerin fotoğraflarını gösteriyor ancak fotoğraflar Jacob'a gerçekçi görünmüyor. Kafası olmayan bir çocuk, iki gölgesi olan kız, havada meditasyon yapan kız... Olağandışı öyle değil mi?
Bir gün Abe (Jacob'un dedesi) Jacob'ı arıyor ve ona eve gelmemesini söylüyor. Gerekçesi ise ondan başka kimsenin göremediği canavarlar. Tabi ki Jacob büyükbabası için endişeleniyor ve hemen eve gidiyor. Onu ölmek üzereyken görmek hiç yardım etmiyor tabi ki. Abe söz sözlerini zor da olsa söylemeyi başarıyor ancak bu sözler Jacob için bir bilmeceden farklı değil.

Her şeye rağmen Jacob dedesinin son sözlerini yerine getirmekte kararlı. Abe'in yetiştiği ayricaklıklı (aslına bakarsanız tuhaf demek daha doğru olur) çocukların yaşadığı bir adaya gitmesi lazım. Tabi öyle bir yer gerçekten varsa... Tam da o sırada Jacob ağaçların arkasında saklanan canavarımsı bir şey görüyor. Bunu ailesine söylemesi de başka bir hata tabi ki. Jacob psikoloğa gitmeye başlıyor. Daha sonra ise gerek macera başlıyor...

Biraz fazla çocuk kitabı gibiydi bana kalırsa ama okuduğuma çok ama çok memnunum. Yazarın bu fotoğrafları koyma fikri gerçekten dahiyane. Ancak itiraf ediyorum, ikinci kitabı okuma fikri birazcık beni düşündürüyor.

UGLY LOVE / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 02:22 0 yorum
Bu kitabı CoHo'nun diğer kitapları kadar sevmeye o kadar çalıştım ki... Kelimelerle anlatamam kendimi ne kadar zorladığımı ama üzülerek söylüyorum ki CoHo beni şaşırttı. Genelde her kitabını fazlasıyla beğenirim ve ilk hafta içinde 3-4 kere okurum. Ancak bu sefer öyle olmadı ve olacağını sanmam.

Kitap aslına bakarsanız sürekleyici başlıyor. Tate abisinin evine yerleşmek için geldiğinde kapının önünde sarhoş bir adam görüyor ve kapıyı açmaktan korkup abisini arıyor. Abisi de tabi en güvendiği komşusunu ona yardım etsin diye arıyor. Ne oluyor dersiniz? Yerdeki sarhoş adamın telefonu çalmaya başlıyor :) Boylece Tate onu bir şekilde kaldırıyor ve içeriye girmesine yardım ediyor. Birden bu yabancı (ve yakışıklı) çocuk bir bebek gibi ağlamaya başlıyor.


Zamanla Miles (komşu çocuk) ile Tate arasında bir ilişki başlıyor (oldukça karmaşık bir ilişki). Tate besbelli çocuktan hoşlanıyor (tabi bence Miles da hoşlanıyor ama neyse). Böylece iki tarafında mutlu olması için  sadece sekse dayanan bir ilişkiye başlıyorlar. Ve tabi bir de Miles'in koyduğu iki kural var:
Asla geçmişi sorma.
Asla bir gelecek bekleme.

Kitap şimdiki zaman ve geçmiş arasında gidip geliyor. Bu demek oluyor ki bir süre sonra Miles'in geçmişinde başına gelenleri öğreniyorsunuz ve doğal olarak ağlıyorsunuz :) Ancak bana her şey -tüm hikaye- abartılı geldi. Bu acıyı okuyucuların hissetmesi için fazla uğraşılmış ve ben de biraz ters tepti desem yalan olmaz. Miles'in sırrını öğrenmek için sayfaları hızla çevirdim ve kitabı bitirdim ancak beni etkisi altına alamayan bir kitap oldu. 

Keske bu kitabı -güzel bir kitaptı- demekten çok daha fazla sevebilseydim.

24 Eylül 2014 Çarşamba

OBSESSION / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 08:22 0 yorum
Çok uzun zamandır sadece bana bir şey öğretebilecek kitaplar üzerinde durmaya özen gösterdim ve Obsession gibi kitaplardan uzak durdum. Ancak gribe yenik düştüm ve tüm günümü bu kitabı okuyarak geçirdim.

Tamam itiraf ediyorum: bunun gibi sci-fi kitaplardan fazlasıyla hoşlanıyorum. Söyledim işte :) Tabi yazar Jennifer olunca işler daha da iyi bir hal alıyor. Şuana kadar kötü bir kitap yazmış olması mümkün mü Jennifer'ın?

Bu kitap Lux serisinin (bilgilerini blogumda bulabilirsiniz) yan kitabı diyebilirim. Aynı kurgu dünya üzerinde geçiyor ancak bu sefer Arum'lar ön planda. Lux serisi hayranları eminim şuanda Arum'lardan nefret ediyorlar. Çünkü önceki kitaplarda hep onların kötü yanını gördük. Ancak bu kitap herkesin fikrini değiştirmeye yeter sanırım.


Konusuna gelirsek, Mel'in Luxen'lerin varlığını keşfetmesi ile başlıyor. Mel'in yaptığı büyük hata ise bunu en yakın arkadaşı Serena ile paylaşmak. Bu bilgiyi paylaştıktan hemen sonra Mel öldürülüyor. Ne yazık ki buna en yakın arkadaşı Serena şahit oluyor. Mel ortadan kalktığına göre tüm sırlar güvende öyle değil mi? Bu sadece Luxen'lerin düşüncesi. Peki ama aynı sırları Serena'nin da biliyor olması gerçeği... DOD *bakanlık*,  Hunter'ı *Arum* Serena'yı başına gelebilecek her türlü tehlikeden koruması için görevlendiriyor. 

Hunter, Hunter, Hunter... Jenn'in her kitabından sonra en sevdiğim erkek karakterin o olduğunu söylediğim doğrudur ama Hunter sanırım şuanda en sevdiğim. Kitap ilerledikçe olgunlaşmasını ve aslında bir insana ne kadar benzediğini anlaması beni gerçekten büyüledi.

Ve Serena... Kesinlikle çoğu kitapta olduğu gibi sinir bozucu karakterlerden biri degildi. Güçlü ve baş kaldıran karakteri bence gerçekten çok etkileyiciydi.

Jenn hayranları, vaktinizi boşa harcamayın. Bu kitabı hemen okumalısınız ve Daemon mı yoksa Hunter mı karar vermelisiniz. Yorumunuzu bekliyorum. 
İyi okumalar!

20 Eylül 2014 Cumartesi

THE LAST SONG / Film Trailer

Gönderen Unknown zaman: 04:33 0 yorum
Bu film en az kitabı kadar dokunaklı ve güzel. Kitabı okuduktan sonra mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum.

DOGUNUN LIMANLARI / Amin Maalouf

Gönderen Unknown zaman: 04:22 0 yorum
Çok uzun süredir okuduğum ilk türkçe kitap... Genelde okulda verilen kitaplardan hep uzak durmaya çalışırım ancak bu sefer iyi ki böyle yapmamışım.

Kitabin konusu, anlatıcının İsyan adındaki eski bir direnişçiyi görmesi ile başlıyor. Anlatıcı, İsyan'in hayat hikayesini merak ediyor ve anlatması için ona ısrar ediyor. Böylece biz de zamanda geri gidip İsyan'in başından geçenleri öğrenmeye başlıyoruz.


Asıl hikaye 1800'lerin sonunda İsyan'in babaannesinin başına gelenlerle başlıyor. Daha sonra ise teker teker İsyan'in başına gelenlere tanık oluyoruz. 



Ermeni ile Müslümanlar arasındaki ilişkiyi, 2.Dünya Savaşı'nı ve daha birçok tarihi olayı çok güzel incelemiş yazar. Hele kitabın sonlarına doğru elinizden hiç bırakamıyorsunuz. 
Keşke daha birçok gencin bu kitabı okuma fırsatı olsa. Umarım bu yorumu okuduktan sonra birkaçınız bir kitapçıya gidip bu kitaba göz atarsınız. Ne de olsa bazen bize bir şey öğreten kitapları okumamız gerekiyor. 

İyi okumalar!

HOPELESS / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 03:18 0 yorum
Dünyanın en en güzel kitabı! 
Çoğu kişinin bildiği gibi, ben genellikle Kristin Hannah'cıyımdır. Onun tüm kitaplarına taparım. Sanırım şuan tapacak başka bir yazar daha buldum: COLLEEN HOOVER.

Çok ama çok güzel bir kitap öncelikle. Nasıl başlayacağımı bile bilmiyorum.  Acı, tatlı, komik, üzücü.. Her türlü duyguyu barındıran bir kitaptı ve belki de bu kitabı bu yüzden çok sevdim. Karakterler ne hissettiyse, ben de hissettim. 


Sky, on yedi yaşındaki bir kız. Bütün hayatı boyunca evde eğitim almış ve teknolojinin insanını aptallaştırdığını düşününen annesi nedeniyle ne bir cep telefonu ne de bir televizyonu var. Tamamen asosyal takılıyor bu konularda diyebilirim.




Ama erkekler konusunda çok da asosyal değil diyebiliriz. Erkekler konusunu da, en yakın arkadaşı Six sayesinde çözüyor. Daha sonra Sky ve Six'in yalvarmaları sonucunda, annesi Sky'ın okulda eğitim görmesine izin veriyor. Ama okula gittiğinde, birkaç gün önce reddettiği erkeğin onun hakkında çıkarmış olduğu dedikodularla karşılaşıyor. Peki umurunda mı? Pek de değil...


Bir de Dean Holder var. O da bir sene için başka bir yere taşınıyor. Ona da bir çeşit kötü çocuk damgası vuruluyor diyebilirim. Bir çocuğu sırf eşcinsel diye dövdüğü dedikoduları, okuldan atıldığı dedikoduları... Peki onun umurunda mı? Pek de değil.

Daha sonra bu iki karakter tesadüfen karşılıyor ve birbirlerine karşı duydukları çekim inkar edilemez. Ama Holder, Sky'a bir soğuk bir yakın davranınca, işler biraz garipleşiyor diyebilirim. Çünkü Holder, Sky'dan bir sır saklıyor ve  bunu söylememeye de kararlı. Ta ki Sky bu sırrı kendiliğinden öğrenene kadar...

Bu sırrı tabi ki size söyleyemem. Çünkü kitabı asıl bu sır ve bu sırrın parçaları oluşturuyor diyebilirim. Çok ama çok ilginç bir sır. Tahmin edilemeyecek kadar güzel tasarlanmış bir kurgusu var. Sizi göz yaşlarına boğacak bir New Adult kitabı daha...


AN ABUNDANCE OF KATHERINES / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 02:03 0 yorum
Gerçekten bu kitap hakkında ne yazacağımı veya düşüneceğimi bilmiyorum. Kafam çok karmaşık. Üzgünüm ama bu sefer olmamış Mr. Green...

Kitabın konusu gerçekten çok ama çok ilginç. Sadece Katherine isimli kızlarla çıkan bir çocuğun hikayesi. Colin Singleton bir dahi denilicebilecek kadar zeki ve ne yazık ki çıktığı 19 Katherine tarafından da terk edilmiş. Bunun nedeni araştırmak konusunda kararlı.


Arkadaşı Hassan, Colin 19. kere terk edildikten sonra ona yardım etmeye çalışıyor ve kafa dağıtmak için arabaya binip yola çıkıyorlar. Nereye gideceklerini bilmiyorlar ancak önemli olan olabildiğince uzaklaşmak, öyle değil mi? 


Gittikleri yeni kasabada Lindsey ile tanışıyorlar. Lindsey ve annesi onlara orada iş teklif ediyor. Böylece iki arkadaş, adını bile duymadıkları bu kasabada kalmaya karar veriyor. Bu sırada da Colin, insanların ilişkilerinin ne zaman bittiğini hesaplayan bir formül üzerinde çalışıyor.

Konusu ilginç ancak kitap gerçekten çok yavaş ilerliyor. Neredeyse kendini okutmamaya çalışıyor bile diyebilirim. Sanırım bu yüzden birçok arkadaşım bu kitabı daha yarısına varamadan bıraktı. Ancak ben kitapları yarıda bırakan bir kız olmadığımdan, her şeye rağmen bitirdim.


Kitabın yarısı anagramlar ve formüllerle dolu. Okuması insanı yoran bir kitap. Kötü bir kitap olduğunu söyleyemem. Çünkü her şeye rağmen okudum ve sonunda biraz da olsa her şeyin toparlandığına şahit oldum. Okuyup okumamanız size kalmış ancak okumazsanız, emin olun bir şey kaçırmıyor olacaksınız. 

İyi okumalar!

THE LAST SONG / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 01:33 0 yorum
Bu kitabı okuyalı çok uzun zaman oldu ve zamanında beni gerçekten etkileyen bir kitap olmuştu. Blogumda bu kitap ile ilgili bir yorumum olmadığını görünce şaşırdım tabi ki. Ancak bir kitabın genç okurlarla kavuşması için hiç bir zaman geç değildir, öyle değil mi?

Kitabın konusu Ronnie adındaki 18 yaşındaki bir kızın etrafında dönüyor. Annesi, Ronnie'yi ve kardeşi Jonah'i üç senedir görmediği babasının yazlığına gitmeye zorluyor. Neden mi? Çünkü Ronnie hırsızlık yaparken yakalandı ve evdeki hiç bir kurala uymamakta kararlı. Annesi de belki onu daha önce hiç bulunmadığı bir yere yollarsa düzeleceğini umuyor. Ancak Ronnie onları üç sene önce terk eden babasının burnunda getirmekte kararlı. Tabi kumsalda tanıştiği bir çocuk onun tüm planlarını değiştirmek istemesine neden oluyor. 

Jonah sanırım şimdiye kadar yaratılmış en tatlı kardeş. Her zaman komik espriler yapıyor ve her gün 'awesoooome' demesiyle eve neşe katıyor. Fazla duygusal ve temiz kalpli bir çocuk. Belki de bu yüzden gözümü birkaç kere yaslarla doldurmayı başardı.

Ve Ronnie'nin babası... Kendisi bambaşka bir dünya. Çocuklarıyla arasını tekrar iyileştirmek için yaptığı her şey kalbimi burktu. Jonah ile aralarındaki ilişki inanılmayacak kadar samimi ve güzeldi. Mr. Sparks nasıl bu kadar güzel karakterler yaratmış aklım bir türlü almıyor.

Bu kitap bana o kadar şey hissettirdi ki... Sanirim okurken en çok ağladığım kitaplardan biriydi. Herkese tavsiye ederim. Böyle bir kitabı kaçırmak büyük talihsizlik olurdu.

24 Temmuz 2014 Perşembe

LOOKING FOR ALASKA / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 10:32 0 yorum
Yeayyy sonunda kaç yıldır okumak istediğim kitaba başladım ve bitirdim. Bu kitap hakkında birçok iyi ve kötü yorum okumuştum. Benim yorumumsa; MÜKEMMELDİ. Kitaba başladım ve elimden bırakmadan bitirdim. Gerçekten o kadar inanılmazdı.

Kitap bir erkeğin gözünden -Miles-. Yatılı okula gitme kararı alıyor ve bana kalırsa bu onun başına gelen en güzel ikinci şey. En güzel şey ise Alaska Young. Asi, güzel,zeki ve seksi kızımız. Bu iki karakter bana The Perks Of Being a Wallflower'daki Pat ve Sam'i andırdı. Ama kabul edelim bu kitap çok daha eski.


Alaska zaman içinde Miles'i değiştirmeye başlıyor. Siz de fark edeceksiniz ki artık Miles Florida'daki ezik çocuk değil. İçkiler, sigaralar, küfürler, kızlar... Ama merak etmeyin Miles her şeye rağmen düzgün bir çocuk. Sadece arkadaşlarına uymaya calışıyor. Neyse fazla spoiler vermeden yorumumu bitirmem lazım sanırım :) 

Merak uyandırıcı, sürükleyici ve ilk aşk hakkındaki bu kitap sanırım nefesimi kesmeye yetti. Herkese tavsiye ederim, özellikle de fazla cıvık olmayan romantik kitap okumak isteyen erkeklere. İyi okumalar ;)

21 Temmuz 2014 Pazartesi

THE SILVER LININGS PLAYBOOK / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 08:02 0 yorum
Ve işte her yerde aradığım ve sonunda bulduğum kitap...
Bir arkadaşım bu kitaptan o kadar bahsetti ki kafayı yedim. Bu kitap arkadaşımı büyülemeyi başardı ancak ne yazık ki benim için yeterli değildi :(

Kitap Pat adlı bir adamın gözünden. Pat belirli yıllarını deliler hastanesinde geçirmiş biri ve geçmişiyle ilgili hatırlamadığı bazı şeyler var. Hastalığı yüzünden ailesiyle ve karısı Nikki ile de arası açılmış ve şimdi her şeyi düzeltmenin vakti olduğuna inanıyor. Karısına olan bağlılı beni benden aldı dersem yalan olmaz :)


Ne yazık ki Nikki ile iletişime girmesi belli bir süre için yasaklanmış. Pat bu zamanı kendisini daha iyi bir birey yapmak için kullanıyor. Kitap okuyor, spor yapıyor ve daha başka şeyler. Bu zamanın geçmesinde ona Tiffany yardımcı olmaya çalışıyor.


Konu güzel, karakterler de güzel. Benim bu kitaba aşık olmayışımın sebebi yaklaşık 300 sayfalık kitabın 170 sayfasında futboldan bahsetmesi. Evet futbol severim ama bilmediğim takımlar, anlamadığım ingilizce terimler, maçlar beni ölesiye boğdu. Yazarın neden bunu yaptığını anlamak zor değil. Büyük ihtimalle kendisi bir fanatik ama kitaba verdiği zarar paha biçilemez. Neyse ki son 50 sayfada baya bir toparlıyor ve her şeye rağmen kendini sevdiriyor. Ayrıca çok da güzel bir filmi var.

Herkese tavsiye ederim, iyi okumalar!

THE OUTSIDERS / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 07:35 0 yorum
The Book Thief'den sonra bana en anlamlı gelen kitap kesinlikle. Kendimi bu kitabı okumaya zorunlu hissediyordum bu yüzden de biraz korkuyordum. Yanılmamışım gerçekten de okunması zorunlu olan kitaplardan biri ancak korkmanıza gerek yok. Bu kitap sizi yaşadığınız dünyayı unutturacak.

Kitap, Ponyboy adındaki 14 yaşındaki bir çocuğun gözünden anlatılıyor. O ve arkadaşları fakir kesimdeler bu yüzden onlara 'greaser' deniliyor. Bir de 'socs' var. Bu insanlar da anlayacabileceğiniz gibi üst kesim. Arabaları, paraları ve istedikleri neredeyse her şeyleri var. Bu iki kesim birbirlerinden çok farklı olduklarını düşünüyorlar. Ama her şeye rağmen aynı gün doğumunu görüyorlar öyle değil mi? 

Zaman içinde aslında o kadar da farklı olmadıklarını anlayacaklar. Yaşadıkları maceralar, kaygılar, umutlar... Bunların hiç birini unutamayacaksınız çünkü The Outsider yaşamı tüm gerçekliğiyle gözlerinizin önüne seriyor. 
 NOTHING GOLD CAN STAY
İyi okumalar, pişman olmayacaksınız. (mendilleriniz unutmayın)

12 Temmuz 2014 Cumartesi

EFFORTLESS / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 02:15 0 yorum
Bu kitap gerçekten de Thoughtless'e göre baya iyi. Neden mi? Kiera. Bu kitabi bu kadar iyi yapan insanlardan biri de o. Çünkü ilk kitapta ondan nefret ettim. Özellikle de bencilliğinden. Ama bir de bakmışım ki bu kitapta beni daha olgun bir Kiera bekliyor. Gerçekten de ilk kitapta yaptığı hatalardan dersini almış ve bunları tekrar yapmamaya dikkat ediyor. Bu yüzden benden artı puanları kazandı.

Kellan'dan bahsetmezsek olmaz sanırım. Benim için hala en iyi erkek karakter ödülünü taşıyor. Tam anlamıyla mükemmel bir yaratık yani anlatamam (okumanız lazım). Bu kitapta, grubunun popülerliği yavaşça artmaya başlıyor. 


Ana konu olarak sanırım Kellan ve Kiera'nin ayrı kalmasını almışlar. Çünkü artık Kellan'in çıkması gereken turneleri var. Kellan, Kiera'yi yalnız bırakmaktan korkuyor çünkü Denny onu bıraktığında olanları hepimiz biliyoruz. 

Gerçekten bu yazar bir kere daha beni hipnotize etti. İstemeden de olsa bir oturuşta bitirdim kitabı. Seriyi gerçekten de sevmeye başlıyorum. Anna. Denny, Abby, Jenny... <3 Evet sanırım itiraf etmek zor olsa da bu seriyi seviyorum.

BARELY BREATHING / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 01:47 0 yorum
Barely Breathing, Breathing serisinin ikinci kitabi. Bu yüzden öncelikle blogumda bulunan Reason to Breath yorumunu okursanız daha iyi anlarsınız. İlk kitabi çok sevmiştim ve ikinci kitap da beni hayal kırıklığına uğratmadı.

Konusuna gelirsek Emma annesi Rachel ile yaşama kararı alıyor. Nedeni zaten ortada. Ancak anlayacaksınız ki bu karar Emma'nin sandığı kadar doğru bir karar değil. Evan bu kitapta yine oldukça anlayışlı, sevecen ve tatlı. Ancak bu kitapta olaylara yeni birkaç karakter ekleniyor; Jonathan ve Annelise.

Ah Jonathan, Jonathan, Jonathan... Sevilmemesi için tek bir neden bile yok masum çocuğun. Sanırım tek eksikliği onun Evan olmaması. Evet, sadece bu kadar. Jonathan'dan çok, Emma ve onun seçimleri sinirlendirdi beni. Bunun nedeni de fanatik #TeamEvan olmam :)

Kitabin sonuna gelirsek berbat. Üzgünüm ama gerçekten öyle. İnsanı sinirden delirtebilecek kadar hem de... Bu yüzden hemen üçüncü kitabı okumalıyım. Hem de hemeeeeeeen!

Gerçekten çok güzel bir seri okumayanlar hemen gidip alıyor arkadaşlar :)

10 Temmuz 2014 Perşembe

ELEANOR & PARK / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 15:18 0 yorum

Bu yoruma nasıl başlayacağımı gerçekten hiç bilmiyorum. Sanırım bunun nedeni bu kitaba karşı ne hissettiğime hala tam karar verememiş olmam. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine aldığım bir kitaptı Eleanor & Park. Arkadaşım çok sevdiğini ve mükemmel bir kitap olduğunu söylemişti. Ben de bu kitabı sevmedim değil; sevdim. Ama bence bir şeyler eksikti. Yani evet güzel, zamanın akıp gitmesini sağlıyor ama... Akılda kalmasını gerektiren tek bir özelliği bile olduğunu sanmıyorum. 
Konusu okulun yeni öğrencisi ile hala kendisinin kim olduğunu keşfetmeye çalışan çocuğu arasında geçiyor. Aralarındaki ilişkinin tatlı ve saf olduğunu düşünmekle beraber aşık olduklarını hiç düşünmüyorum. Eğer öylelerse bile hiç belli değil. Bana kalırsa bu sadece birbirlerinden hoşlanmalarından ibaretti. Bu yüzden birbirlerine aşık olduklarını söyledikleri yerlerde (özür dilerim spoiler ama tahmin edilebilir) kahkaha attım.


Okunabilir, yormayan, ilk aşk hakkında tatlı bir kitap ancak okunması kesinlikle gereken kitaplardan degil. Okuyup okumamak size kalmış, iyi okumalar...

THOUGHTLESS / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 14:52 0 yorum
Bu kitabı yaklaşık bir yıl önce bitirmiştim. Ancak nedenini kimse bilmez şuanda ikinci okuyuşumu bitirdim ve ALLAHIM hayatımda hiç Kiera kadar berbat ve gıcık bir karakter görmedim. Nasıl bir kiz bu ya...

Kitabin konusu da Kiera'dan fazla iç açıcı değil ne yazık ki. Kim dünyalar kadar bencil bir kızın iki erkeği birden yönetmesine katlanabilir ki. Tabi ben katlandım hem de iki kere o ayrı :) Ama nedeni tabi ki KELLAN'dı.




Ah Kellan, Kellan, Kellan... Sadece sevilmeyi bekleyen bir çocuk kendisi. Tek istediği ve hiç bir zaman alamadığı şey bu. Kellan bir grupta solist ve sanırım şuana kadar yaratılmış en iyi erkek karakter. Üzgünüm Daimon hayranları, Holder hayranları, Aiden hayranları... Kellan hepinizi yerle bir etmeye yeter.




Bir de Denny var. Sevilmemesi imkansız olan ve gülüşüyle beni kendini sevdirmeyi başarabilen dünya tatlısı biri. 

Tam bir aşk üçgeni ve bu kitap insanı çileden çıkarabilme kapasitesine sahip. Kiera'nin yaptığı seçimler... Kızı kitapta yirmi kere boğmak istedim. Garip olan şu ki bu kitap bağımlılık yapıyor. Hiç bir şekilde abartmıyorum ama yaklaşık 500 sayfayı kitabı elimden düşürmeden bitirdim. Evet, cok sinirliydim ama kitabı okumayı bırakacak kadar değil. Çünkü kitap garip bir şekilde bana zevk veriyordu.




Tavsiye eder miyim bilmiyorum ama başlarsanız garanti ediyorum yarıda bırakamayacaksınız, iyi okumalar!

THE PERKS OF BEİNG A WALLFLOWER / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 14:02 0 yorum

En sevdiğim kitap.
İşte bu üç kelime bu kitabı tanımlamak için yeterli sanırım. Bu kitap bana hiç bir kitabın öğretemediği kadar bilgi öğretti. Özellikle de okuduğum her son kitabın benim en sevdiğim kitap olduğunu :)
Kitap benim için biraz yavaş başladı. Bunun nedeni de sanırım tüm kitabın mektuplardan oluşması. Çevirdiğim her sayfada yanıt olarak bir mektup okuyacağımı hayal ettim. Ama olmadı. Bu mektuplar sadece tek taraflı ve nedenini de çok geçmeden anlıyorsunuz.


Kitabın konusuna gelirsek Charlie liseye yeni geçen bir çocuk ve önceki senelerde de olduğu gibi bir "wallflower" olmak istemiyor. Hayatında biraz heyecan, mutluluk belki de bir kız istiyor. Tanıştığı iki genç ise onun bu hayallerini tam anlamıyla gerçekleştiriyor. Patrick ve Sam son sınıfta olan üvey kardeşler ve çok geçmeden Charlie'ye aslında ne kadar güzel bir yaşam yaşayabileceğini gösteriyorlar. (İtiraf ediyorum lisenin ilk yılını bitirmiş biri olarak bir son sınıf ve freshman'ın arkadaş olması fazla alışılmaz. Hatta teknik olarak imkansız  :))
Bana kalırsa bunun dışında kitap sadece gerçekleri yansıtmış. Yazar gerçekten de genç olmanın nasıl bir şey olduğunu unutmamış olsa gerek. Bu yüzden onu tebrik etmek istiyorum.



Kitapla ilgili en sevdiğim şeye gelirsek; sanırım Charlie'nin okumaya olan tutkusuydu. Bir sürü kitap okuyup bir de onlar ile ilgili deneme yazması beni gönülden etkiledi. Okuduğu kitaplar çok derin ve okunması gerek kitaplar. Bu yüzden ben de kısa bir süre içinde onun okuduklarını okumak isterim.

Hele altını çizdiğim sözlerden bahsetmeyeceğim bile. Yazar düşüncelerini o kadar güzel kelimelerle yazıya dökmüş ki... Gerçekten inanılmaz!


Herkese okumasını tavsiye ederim, iyi okumalar!




28 Nisan 2014 Pazartesi

HALF-BLOOD / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 08:36 0 yorum
İNANILMAZ.

MÜKEMMEL.
Nasıl anlatırım bilmiyorum ama bu kitap beni benden aldı. Hala şokta olduğumu söyleyebilirim. Jennifer sen kesinlikle bir tanrıçasın <3 Lux sersinin bir hayranı olarak bu seriyi çok da beğeneceğimi düşünmüyordum. Çünkü Jennifer'ın elindeki bütün malzemeyi kullandığı sanıyordum ama HAYIR. Kesinlikle en iyi fikirlerini Covenant serisine saklamış. Kızlar eğer siz de bir Daemon hayranıysanız size ondan çok daha iyisini buldum. (üzgünüm bebeğim ama senden iyileri de varmış) Aiden ile tanışın!


Kitabın çok ilginç bir konusu olduğunu söylemeliyim. (ilginç olmasa da Aiden olduğu için her şekilde okurdum) Tanrıların çocuklarına pure-blood deniliyor ve onlar eğer bir insanla ilişkiye girerlerse çocukları half-blood oluyor. Half-blood'lar her zaman bir alt sınıf muamelesi görüyor ne yazık ki. Baş karakter Alex de bir half-blood. Ah Alex, Alex, Alex... Sana tapıyorum. Güçlü ve aklına ilk gelen şeyi söyleyen bir kız Alex ve kitapta sizi bol bol güldürüyor. Anlayacağınız kitabın konusu da mükemmel karakterleri de. 
Bir sürü kişi bu kitabı Vampire Academy ile karşılaştırmış nedense. Ben daha onu okumadım ancak herkes bu kitabın, ondan çalınan bir sürü fikirle dolu olduğunu söylüyor. Ancak umrumda değil çünkü ben bu kitaba aşık oldum. Okuduğum ennn güzel fantastik kitap serisi yolunda ilerliyor. 



Mükemmel bir yolculuğa hazır olun, iyi okumalar


 

Once Upon A Time Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review