13 Eylül 2013 Cuma

FALLEN TOO FAR / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 11:33 0 yorum


Sanırım ilk olarak bu kitabın türkçe çevirisinin olmadığını söylemeliyim. Ama kesinlikle olmalıydı...

Kitaplar için yeterince iyi ingilizcem olmadığını düşünüyordum. Ama sanırım varmış :) Ya kitabın ingilizcesi kolay ve anlaşılabilirdi ya da ingilizcem git gide iyileşiyor.


Anlayacağınız gibi son zamanlarda New Adult kitaplarına bir düşkünlüğüm başladı. Young Adult'la aralarında çok büyük bir fark da yok aslında. Sadece New Adult kitapları sanırım biraz +16'ya kaçıyor. İçkiler , küfürler ve cinsellik de içerebiliyorlar diyebilirim. Ama bunlar rahatsız edecek derecede değil tabi ki. Her şeyin bir sınırı var.


Bu kitabın yorumlarını okumuştum ve okumayı da bu yüzden çok istiyordum. Ancak bu kitabın türkçeye çevirisinin olup olmayacağı hakkında bir bilgi bulamadım. Ben de daha fazla bekleyemedim ve Google'a "Fallen Too Far read online" yazdım. Çıkan ilk linke tıkladım ve TA DAA :D 


Daha önce hiç internetten kitap okumamıştım. Ama karar verdim ki yine de, eline kitabı alarak okumak daha zevkli. Ben de bu yöntemi sadece çevirisi olmayan kitaplarda kullanmaya karar verdim. Bunun belli bir nedeni yok aslında. İki şekilde de okumadan duramıyorum :) Ama " İpad, İphone...vs." gibi yerlerden okumak, bana eski tadını veremedi.


Kitabın konusuna gelirsek bence oldukça ilgi çekiciydi. Abe kızı Valerie'iyle bir yere giderken kaza yapıyor ve kızı ölüyor. Daha sonra pişmanlıktan kaçıyor ve eve bir daha dönmüyor. Ancak asıl hikaye bu değil tabi. Kitap Blaire'ın -Valerie'nin ikizi-, etrafında dönüyor. Blaire geçmişi fazlasıyla acıyla dolu bir kız. Babası gittikten bir süre sonra annesinin kanser olduğunu öğreniyor ve genç yaşında çalışmaya başlıyor. Annesinin ilaçları ve gelişim süreci içinde bolca da zarara giriyor. Daha sonra ise annesi hayata gözlerini yumuyor. Anlayacağınız ikizini ve annesini kaybediyor, bir bakıma da babasını.


Kitap buradan da başlıyor diyebilirim. Yaklaşık beş yıldır görmediği babası ona kalacak bir yer temin ediyor. Blaire, babasının verdiği adrese gidiyor ve bir parti ile karşılaşıyor. Pek de hoş karşılanmadığı bir parti ile... 


Blaire, bu partide üvey ağabeyi ile tanışıyor. RUSH FİNLAY <3 Benim içinse olay, bundan sonra başlıyor. Rush, tam bir öküz. Tam da benim sevdiklerimden hem de :)) Öküz ama kendini kaptırmamanın imkansız olduğu bir cazibesi var. Blaire de buna karşı koyamıyor tabi. Ne yazık ki bu minik öküz her gün eve başka bir kızla geliyor ve bunu bilerek Blaire'ın gözüne sokuyor da diyebilirim.


Aralarında çok geçmeden inkar edilemeyecek bir çekim başlıyor ama bir şeyler yanlış gibi. En azından Blaire için öyle. Sanki onun dışında herkes, onun bilmediği bir sır biliyormuş gibi... 


Okuyup bu sırrı öğrendikten sonra bir an için gözlerimi kapadım ve hayal etmeye çalıştım. Tüm küçük parçaları birleştirip kendime bütün ayrıntılarıyla bir büyük resim oluşturdum. Bu oluşan tabloda kimse suçlu değildi bence. Acı çeken tek bir kişi yoktu ve acınması gereken... Ama hayat buydu değil mi? Bu kitap da bunu tekrar gözlerimin önüne serdi.


Diğer kitabı okumak için sabırsızlanıyorum çünkü en güzel yerlerinde biten kitaplardan biriydi.




"Herkes her zaman aşkın
yeterli olduğunu söyler.
Öyle değil. Ruhun parçalara ayrıldığında hiç değil."
“Beni tanımak istemezsin. İstediğini sanabilirsin, ama istemezsin. Sana söz veriyorum.” 
Blaire, ben romantik bir adam değilim. Öpüşmem ya da sarılmam. Benim için olay sadece seksten ibarettir. Sen, seni öpecek ve sarılacak birisini hak ediyorsun. Beni değil. Ben sadece sevişirim, bebeğim.”
“Sana dokunamam. Bunu, lanet olsun, o kadar çok istiyorum ki; canım acıyor, beni öldürüyor, ama yapamam. Seni mahvetmeyeceğim. Sen… sen mükemmelsin ve el değmemişsin. Ve sonunda, beni hiçbir zaman affedemezsin.”  

4 Eylül 2013 Çarşamba

GECE YOLU / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 13:42 0 yorum
Hayat size bir dizi seçenek sunar. 
Beklemek... Geçmişe tutunmak... Unutmak... Affetmek... Siz hangi yolu seçerdiniz?

Yeni okuduğum bir kitap sayılmaz aslında. Ama yazmayı unutmuşum ne yazık ki :( Ben de hemen yazmalıyım diye düşündüm. Çünkü ben bu kitaba resmen AŞIK OLDUM.


Yazarımız, hayatı yine sade bir dille anlatıyor. Tüm gerçekleriyle, tüm acılarıyla ve tüm duygularıyla... 


Kristin'in kitapları zaten bir gün beni duygusallıktan öldürecek. Ben mi çok duygusalım ve kolay etkileniyorum, yoksa gerçekten Kristin'in kitapları mı sihirli? Hangi olasılık daha olası bilmiyorum ama bu kadının kitaplarını okuyup da göz yaşı akıtmayan tanımıyorum. O kadar içten ve samimiler ki...


Defalarca evlatlık verilen Lexi'nin hayatını anlatan bir kitap. Okulda en az kendisi kadar değişik bir kızla tanışıyor -Mia- . Sonra onun bir erkek kardeşi olduğunu öğreniyor. Hem de feci yakışıklı bir ikiz kardeş :)) İşteee karşınızda: ZACH. Nasıl okunuyor hiç bir zaman tam emin olamadım ama neyse :D 


Mia, başta biraz tedirgin oluyor tabi. Neden bu yabancı kız onunla birden arkadaş olmak istiyor olabilir ki? Yoksa o da mı Zach'le yakınlaşmak için onu kullanıyor, diye düşünmüyor değil. Sonra bir de onun bu düşüncesini gayet net kanıtlayabilecek bir şey öğreniyor. Zach ve Lexi birbirinden hoşlanıyor. 


Kimse panik yapmasın. Lexi, o iki erkeği bir arada idare etmeye çalışan veya insanları kullanan tarzda bir kız değil :) Yani bu konuda herkesin içi rahat olabilir. Lexi geçmişi birçok acıyla dolu, kibar ve içten bir kız. Yani Mia'yı kullandığı falan yok. Gerçek bir arkadaşlık onların ki.


Her şey yolunda giderken birden her şey değişiyor. Bazen başınıza gelmesine imkan bile vermediğiniz olaylar gelir başınıza ve artık geri dönüş yoktur. Onların hayatı da sadece bir günde 180 derece dönüş yaşıyor :(


Affetmek üzerine gerçekten çok ama çok dokunaklı bir hikaye. Ne kadar ağladım bilmiyorum ama hem okurken hem de kitabı bitirdikten sonra bile gözyaşlarım durmadı. Sıkılmadan tekrar tekrar okuyabileceğim bir kitap. Herkese tavsiye ederim.




Bazen hayatta kalmanın tek yolu ümit etmekten vazgeçmekti. Beklemekten vazgeçmek.
Zaman yaralarını iyileştirmemişti. Bu klişe söz de saçmalıktan başka bir şey değildi. Şanslı insanların,onlar kadar şanslı olmayanlara söylediği bir tür sözdü işte.Yine bu aynı şanslı insanlar, acılar hakkında konuşmanın işe yaradığına inanıyor,"hayatına devam etmen gerekir" sözünü tekrar edip duruyorlardı.

KOLAY / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 07:50 0 yorum
Kusursuz Kimya ve Tatlı Bela'dan sonra okuduğum bir New Adult kitabı daha... Nasıl başlasam bilemiyorum. Öncelikle kitabı elime aldığımda bir parça bile ön yargım yoktu. Daha ilk sayfadan kitap kendini sevdirmeyi başardı diyebilirim. Sonra da LUCAS aşkımla tanışıyoruz. Nasıl bu kadar karakterlere bağlanıyorum bilmiyorum ama olayları resmen yaşıyorum ya :)) Bu kitapta bana yaşanması gereken birçok olay yaşattı diyebilirim.

Jacqueline'nin ağzından anlatılan bir kitap. Okulun popüler çocuğuyla çıkıyor -Kennedy-. Lise hayatını, bu üç yıllık sevgilisi Kennedy ile sonlandırıyor. Üniversite bitiminde de evlenme konuşmaları geçiyor aralarında. Bu yüzden Jacqueline, kendi hayallerini unutup sevgilisinin peşinden üniversiteye giriyor. Bence bu yaptığı en büyük yanlışlardan biri.


Sonra ne mi oluyor? Birden -salak öküz Kennedy ondan ayrılıyor. Sap gibi kalıyor bizim kız anlayacağınız. Sonuçta bütün geleceğini sermişti, çocuğun önüne. Hem de ayrılma bahanesi biraz çapkınlık yapmak istemesi. Beyefendi yetinememiş bizim kızla. Her gün başka bir kızla olmak istiyormuş falan. Bizim kızdan ayrılırken Kennedy'i boğasım geldi resmen.


Jacqueline'nin durumu gerçekten de zor. Bunca zaman sevdiği çocuk tarafından bir şoka giriyor resmen. Bu şok ise, onu zor durumlara sokuyor. Derslerinin ve sınavlarının aksamasına neden oluyor. Bir de bizim çocuk, birçok kulübe üye. Bu da Jacqueline'nin dışlanmasına neden oluyor :(


Derslerinde kalma tehlikesi yaşayınca, Doktor Heller ona bir şans daha veriyor. Bunu da sırf, kendi kızı da aşk acısı çektiği için verdiğini açıkça dile getiriyor. Hatta Doktor Heller, bizim kıza derslerine yardımcı olması için çok iyi bir asistanını da ayarlıyor. 



Sonra bir parti dönüşü kızımız arabaya binerken -salak mal çocuğun biri ( pardon kendime engel olamıyorum) -Buck oluyor kendisi- Jacqueline'e tecavüz etmeye kalkışıyor. Tam bu sırada daha adını bile bilmediğim bir kahraman, kızımızı son anda kurtarıyor. Tabi az kalsın olabilecek şeyler, Jackie'yi şoka sokuyor. Sonra kurtarıcımızla tanışıyoruz. LUCAS <3 

Ancak artık Jacqueline'nin başında, birçok dert var. Çünkü başladığı işi bitiremeyen Buck, hala bizim kızın peşinde -hastalıklı çocuk ya-.


Daha fazla anlatmayacağım, yani okumanız gerekecek :D Çok çok güzel kurgulanmış bir kitap. 


Ben de, birinin -hatta Lucas'ın- bana her dakika "İyi misin?" diye sormasını istiyorum şuan :) Feci kıskanmış bir durumdayım da denebilir :))



"Biri bana, Bu Kennedy'yi öpmeye benziyor mu? diye sorsa cevabım, 'Kimi?' olurdu."
"En son Jacqueline adıyla çağrıldığımdan bu yana üç yıl geçmişti ve onun için bir kenara attığım özümün parçasını geri kazanabilmek için her gün mücadele veriyordum. Vazgeçtiğim tek şey bu değildi, en önemlisi de. Sadece geri alabileceğim tek şeydi."
Hakkında öyle az şey biliyordum ki, ama su götürmez şekilde hissettiğim tek şey vardı: güvendeydim.
"Kendini baskı altında hissetme diye söylüyorum. Ya da güçsüz. Ama şu anda, seni öpmek istiyorum. Hem de çok."
 "Ya seni öpseydim ve sen öpmemi istemeseydin?"  
"Seni-seni ısırırdım."
"Aman Tanrım." dedi bir nefesle gözlerini kapatarak. "Neden kulağa bu kadar hoş geliyor?" 
"Seninle olmayı seçmek zor bir karar değil, Jacqueline. Kolay. İnanılmaz bir şekilde kolay."


 

Once Upon A Time Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review