29 Ağustos 2013 Perşembe

KUSURSUZ KİMYA / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 10:12 0 yorum
Yeni aldığım bu kitap da bir oturuşta bitti. Son zamanlarda popüler olan bu kitabı çok merak ediyordum. Okuduğum yorumlarda da iyi şeyler yazıyordu. Bir denemek lazım dedim. 

Bu da kötü çocuk ve iyi kızın aşkının geçtiği romanlardan aslında. Fazla mı klişe? Belki. Peki sıkıcı mı? Kesinlikle hayır. Konunun biraz fazla klişe olduğunun farkındayım. Ama bu tür kitapları seviyorum. Benzeseler de okurken sıkılmıyorum ve ne olacağını tahmin ettiğim halde merakla ve aynı hevesle okumaya devam ediyorum.  

ÖN YARGILARLA VE YASAKLARLA SINANAN AYKIRI BİR AŞK MASALI
Kitabın kötü çocuğu, sandığımız kadar kötü değil aslında; kitabın mükemmel kızı da, sandığımız kadar mükemmel bir hayat yaşamıyor. İki karakterimiz de bir kabuk örmüş üstüne. Görülmesini istediklerini yansıtıyorlar dışarıya. Peki bunu neden mi yapıyorlar? Tabi ki sevdiklerini korumak için...

Başta kitaba biraz gıcık olduğumu söylemem lazım. Besbelli bir ırkçılık var. Siyah ve beyazların farklı olduğuna inanan insanların yaşadığı bir ortam anlatılıyor. Ama sanırım kitap, bize böyle bir ayrımın olmadığına inandırmak istiyor. 


Bir şey daha var sanırım bahsetmem gereken. O da, kitabın içinde bolca gecen İspanyolca. Çok üzgünüm ama ben İspanyolca falan bilmiyorum. Yani ne yazdığını anlayamıyorum :( Bu da beni sinir etti. İnsan bir tercümesini yazar ya...


Tahmin edilebilecek bir konusu var aslında. Kötü çocuk, güzel kızla ilişkiye gireceğine dair bir iddiaya girer. Ama sonunda kıza gerçekten aşık olur falan filan olayı işte :) Etkilendiğim bir kitaptı. Bazen gözlerimi doldurdu bazen de boğazımda bir yumru oluşturdu. Yutkunmakla geçmeyen bir yumru... Acıklıydı bana kalırsa ve okumaktan gerçekten çok ama çok zevk aldım.


Sadece kitabın sonlarında atlanmaması gereken konuların es geçildiğini fark ettim. Böyle bir kitap, bunları hak etmiyordu açıkçası. Ortada açıklanmayan sahneler ve aklımızdaki cevaplanmayan sorularla bitti kitap. 


Tabi bir de kitabın son bölümü vardı. Ne yalan söyleyeyim işte o bölüme bayıldım :) Beni gerçekten gülümsetmeyi başardı :)) Bazı eksikleri vardı ama çok beğendim. Uzun zamandır beni bu kadar huzurla kaplayan bir son okumamıştım. Bence akıla gelebilecek en güzel sondu <3 Beni bolca duygusal duruma düşürdü -ki bu benim kitaplarda aradığım en önemli niteliklerden biridir.-



"Sen benim, sahip olabileceğim gelecek için her şeyi riske atmamı sağlayan tek kızsın."
"Bu kızı nasıl güldüreceğimi bilmek istiyorum. Onu ne ağlatır, bilmek istiyorum. Onun bana, kurtarıcı şövalyesiymişim gibi bakmasının nasıl hissettireceğini bilmek istiyorum."
Ne sanıyordu yani, geçmişi unutacağımı mı? Asla. Beni ben yapan, geçmişimdi.
"Ateşe yakın olmak, illa yanacağın anlamına gelmez chica."
Planlarımızı öpücükle mühürlemeden önce, Alex önümüze geçip boğazını temizledi. "Öpüşmek yok. Okul kuralları. Ayrıca o benim partnerim aptal. Senin değil."
"Dün gece öpüştük mü?"
"Evet."
"Çok akılda kalıcı değilmiş o zaman, hatırlamıyorum."
Güldü. "Şaka yapıyorum. Öpüşmedik. Öpüştüğümüzde hatırlayacaksın. Sonsuza kadar."

25 Ağustos 2013 Pazar

EĞER YAŞARSAM / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 13:53 0 yorum
SEÇİM YAPMAK ZORUNDA KALSANIZ, SİZ NE YAPARDINIZ? 
Uzun süredir yazamıyorum. Tatil falan derken zaman da kalmıyor yazmaya. Sonunda vakit bulabiliyorum da yazıyorum bu yorumumu. 

Öncelikle bu son zamanlarda okuyup da pek beğenmediğim tek kitap. Nedenini bilmiyorum açıkçası ama bir türlü ısınamadım bu kitaba. Kötü değildi ama çok da beğenmedim. Dedikleri kadar duygusal da bulamadım nedense. 


Kitabın konusu ise 17 yaşındaki bir kızın, ailesiyle çıktığı bir gezi sırasında kazada ailesini kaybetmesi ve komaya girmesi. Daha sonra ise, Mia -ana karakter- bize olayları vücudunun dışındaki bir ruh halinde anlatıyor. Etkileyici bir konusu var ama ben bu olayların içine pek giremedim. Bu düşüncelerim, fazla beklentilerimden dolayı mıydı yoksa gerçekten kitaptan kaynaklanan bir sorun muydu bilemiyorum. Çok yüzeysel buldum. Karakterlerin duygularını içimde hissedemedim. Olayları içimde yaşayamadım nedense. 


Kitabın kapağına da biraz aldandım diyebilirim. Tabi bu sadece benim düşüncem. Çünkü biliyorum ki tanıdığım bazı arkadaşlarım ve Blog arkadaşlarımdan bazıları bu kitabı çok sevmişti. Merak ediyorsanız bir okuyun derim. Ama beklentileriniz olmasın. 


Bir de arada Mia'nın eski hayatını anlatan sahneler oluyor. Herhangi bir genç kızın yaşadığı türden bir hayatı var. Ama kabul ediyorum, sonlarda toparlamış yazar. En azından ben de bazı duygular hissetmeye başladım. 


Bir de kitabın sonunda "Hikayeden sonraki Hikaye" kısmı var. O kısmı beğendim işte :)) Yazar, bu kitabın konusunun aklına nereden geldiğini anlatmış. Meğer, tanık olduğu bir olaydan gelmiş aklına. İşte o zaman, duygulanmaya başladım ben de ( ki ben genelde duygusal bir insanımdır ama bu kitap beni duygulandırmayı pek başaramadı.). Anlayacağınız, kitabın bazı yerlerini sevdim. Bazı yerlerinde ise kendimi zorlayarak okudum resmen. Ama okumasaydım da olur muydu derseniz, olurdu valla ne diyim :) 


Komada olan bir kızın, yaşamak ile ölmek arasındaki bu ince çizgide gidip gelmesini anlatıyor. Bilemiyorum, merak ediyorsanız bir göz atmanın zararı yok. Belki de çok beğenirsiniz ;)



"İnsanlar neye inanmak istiyorsa, ona inanıyor."
"Bence biraz korkunç ama güzel görünüyorsun.," dedi Teddy. "Seksi olduğunu da söylerdim ama senin kardeşinim, bu iğrenç olurdu."
"Seksi kelimesinin ne anlama geldiğini nereden biliyorsun?" diye sordum. 
"Altı yaşındasın."
Bedenim çok uzun süreliğine yoğun bakım ünitesinden ayrılmamıştı. Ameliyatım birkaç saat sürmüştü. Bana tam olarak ne olduğunu bilmiyordum ve ilk kez bunu umursamadım. Umursamak zorunda değildim. Tek bildiğim ölmenin kolay, yaşamanın zor olduğuydu.
İyi bir uyku çok iyi gelirdi. Her şeyi unutmak için siyah, sıcak bir battaniye... Rüyalarla bozulmayan derin bir uyku. İnsanların ölüm uykusundan söz ettiklerini duymuştum. Ölümde uyku gibi bir şey miydi? Çok hoş, ılık, olabildiğince derin ve hazırlıksız yakalanılan bir şey miydi? Eğer gerçekten öyle bir şeyse, o halde umurumda değildi. Eğer ölmek bunun gibi bir duyguysa, ondan korkmuyordum.
Ölünce, yaşarken başına gelen olayların hatırlanıp hatırlanmadığını bilmiyordum. Aslında hatırlamamak mantıklıydı. Ölü olmak, doğmadan önceki duygu gibiydi; derin bir hiçlik duygusu. 


14 Ağustos 2013 Çarşamba

TATLI BELA / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 05:38 0 yorum
ATEŞ VE BARUT YAN YANA GELSE NE OLUR?
AŞIKSAN BAŞIN BELADA!

Romantik kitap okurlarına yine çok sevimli bir kitap daha... Öncelikle şunu söylemeliyim ki, kitapta bolca yazım yanlışı vardı. Bu da beni sinir etmedi değil. Ama gerçekten çok zevk alarak okuduğum kitaptı ve yine bitirdiğim zaman kendime kızdım :) Bu kadar çabuk bitirmek, böyle bir kitaba hakaret gibi geldi :D


Kitabın konusuna gelirsek iyi kız ve kötü çocuk aşkı olarak geçiyor. Tabi bence bu, kitabımıza pek de uyan bir tabir değil. Kızımızın hiç de iyi kız olduğu söylenemez. Özellikle de poker de usta olması, on beş tane shot'ı neredeyse hiç etkilenmeden dikebilmesi... Vegas'ta yaşayan Abby, bu huylardan nefret ettiği için yaşamından kaçmak istiyor ve bu yüzden arkadaşı America ile taşınıyor. Bir talihsizlik ile tam bir BAD BOY olan Travis ile tanışıyor. Böyle bir talihsizlik için nelerimi vermezdim ki :)) Travis aşkım... Travis'in hiç uzun süreli bir kız arkadaşı olmamış ve insanlara bağlanmaktan kaçınıyor. Abby hariç. Abby onun için özel. 


Travis, Abby için tam 180 derece dönüş yapıyor. Bu inanılacak gibi değildi benim için. Bir bakmışım, bizim kötü çocuk aşk acısı çekiyor, geceleri uyumuyor, yemek yemiyor ... 


Bizim kız da tam bir salak ama. Diyeceğim başka bir şey yok. Bir bakmışım Travis'in kucağına oturup ona aşık olduğunu söylüyor, 10 dakika sonra başka bir erkekle el ele. O sahnelerde Abby'e nasıl gıcık oldum belli değil. Bir seçimini yap be!! En eğlenceli kısmı ise bir iddia girdikleri andı. Parasını dövüşerek kazanan Travis ortaya bir iddia koyuyor. Eğer bu dövüşten tek bir yumruk bile yerse, bir ay boyunca hiç bir kızla ilişkiye girmeyecek. Ama eğer hiç bir yumruk yemezse, Abby tam bir ay boyunca onun evinde kalacak. Tahmin edin bakalım kim kazanıyor ? :) 


Bir de Travis'in Abby'e Güvercin demesi yok muydu!! Tek kelimeyle bayıldım :)


Çok beğendim ve gerçekten güzel bir kitaptı ama okurken beni gerçekten çileden çıkaran sahneler vardı. Abby'nin dönekliği neydi ya? Hala aklımdan atamıyorum. Bu kitabın en güzel yanı - tabi ki Travis'ten sonra :)- tamam kabul ediyorum kitabın en güzel yanı : TRAVİS, TRAVİS VE TABİ Kİ TRAVİS...




Şişemi onunkiyle tokuşturup "Standardı olmayan bir adamın yatmak istemediği tek kız olmanın şerefine," dedim.   
 Biramı ağzımdan çekip "Sen ciddi misin?" dedi. Yanıt vermeyince bana doğru eğildi.  "Her şeyden önce... standartlarım var. Hiç çirkin bir kadınla beraber olmadım. Hem de hiç.  İkincisi, seninle yatmak istedim. Seni koltuğuma atmanın elli farklı yolunu düşündüm ama bir şey yapmadım çünkü sana artık o gözle bakmıyorum. Seni çekici bulmadığımdan değil, senin daha iyisini hak ettiğini düşündüğüm için."   
 Yüzüme yayılan kendini beğenmiş gülümsemeyi engelleyemedim."Senin için fazla iyi olduğumu düşünüyorsun."   
"Dünyada senin için yeterince iyi bir erkek olduğunu düşünmüyorum."
"Dün gece hayatımın en güzel gecelerinden biriydi." 
Yüzündeki ifadeyi görmek için döndüm. Ciddi olduğunu görünce ona şüpheyle baktım."Kusup duran bir salakla aynı yerde klozet ve küvetin arasındaki sert, soğuk karo zeminde uyumak mı hayatının en güzel gecelerinden biriydi?"  
"Hayır, sen hastayken senin yanında uyanık kalmak ve senin kucağımda uyuya kalman hayatımın en iyi gecelerinde biriydi. Rahat değildi, bir gram uyuyamadım ama on dokuzuncu yaş gününe seninle birlikte girdim ve aslında sarhoşken epey tatlısın." 
"Tanrım, sen gerçekten seksisin," dedi Travis, başını eline dayayarak. "Eastern'daki en güzel kadın benim kız arkadaşım. Bu çok çılgınca." 
Gözlerimi yuvarlayıp mor ipek pijamayı başımdan geçirdim, yatağa girip yanına uzandım. Üstüne uzanıp boynunu öptüm, başını yatak başlığına çarptığında kıkırdadım. 
"Yine mi? Beni öldüreceksin Güvercin."   
"Sen ölmezsin," dedim bütün yüzünü öpücüklere boğarak, "ölmek için fazla kötüsün."   
"Hayır ölemem çünkü yerime geçmek için ne yapacağını şaşırmış çok denyo var! Sadece onları gıcık etmek için sonsuza kadar yaşayabilirim!" 
Sıra dışı olan sadece ben değildim ve sadece o da değildi, birlikteyken olduğumuz şeydi. 
"Abs mi? Nesin sen, kondisyon aleti mi?" 

13 Ağustos 2013 Salı

ÜÇ YANLIŞ ÜÇ CESET / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 03:20 2 yorum
Ne diyebilirim ki? Agatha'nın düşünme kabiliyetine hayranım doğrusu. Çok ince düşünülmüş, sürükleyici bir cinayet romanı daha... Kitabımız bir öğrenci yurdundaki eşyaların kaybolması -çalınması- ile başlıyor. Bu olaylar, dedektif Hercule Poirot'un pek ilgisini çekmişe benzemiyor. Bir öğrenci yurdunda hırsızlıklar olabilir öyle değil mi? Ancak çalınanlar listesi hayli şaşırtıcı. Yırtılmış bir çanta, çorbadan çıkan elmas bir yüzük, pudra, ruj, elektrik ampulleri... Lütfen ama kim bir ayakkabının tekini çalar? İnanın bana, tüm bunların bir açıklaması var. Yazar beni bir kez daha ağzım açık bırakıyor. Çok sürükleyici ve merak uyandırıcı... Hercule Poirot bu olaylarda bir gizemin olduğunu anlıyor ve hemen araştırmaya başlıyor. Daha sonra başlayan cinayetler ise Hercule Poirot'u haksız çıkarmıyor. 
HERKESE İYİ OKUMALAR :))

10 Ağustos 2013 Cumartesi

BENİM İÇİN ÖL / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 04:49 2 yorum
Aşk için hayatını riske atar mısın?
 Cevabım tabi ki EVET :))

Son zamanlarda fantastik romanlar fazlasıyla ilgi odağım halindeydi. Bu kitabın da adını duyar duymaz aldım tabi ki. İyi ki de almışım. İnanın bana bu diğer fantastik romanlardan tamamiyle farklı. Kurt adamlar, vampirler, uzaylılar... Bu kadar banal şeyler yok bu kitapta. GERİ DÖNENLER var. 


Çok merak uyandırıcı, ilginç ve eğlenceli bir kitap. Kitabımızın Paris'te -yani Işıklar Kenti'nde- geçmesi her şeyi daha da mükemmel kılmış. Tabi Paris denilince benim aklıma ilk olarak Eyfel Kulesi gelmiyor. Benim için bir numaraya Fransız erkekleri yerleşiyor :) Özellikle de Fransız aksanıyla İngilizce konuşan erkekler... Vincent gibi mesela. 


Vincent bizim kitabımızdaki yürüyen tanrımız :) Cömert, duygusal, romantik, centilmen... Daha ne diyebilirim ki. Kate ve onun birbirine karşı hissettikleri beni benden aldı :D Herkese okumasını tavsiye ettiğim bir kitap. Serinin diğer iki kitabını almak için sabırsızlanıyorum. Çok eğlenerek ve şaşırarak okudum. İyi okumalar.


"Sevilenlerin ölmesi imkansızdır. Çünkü, sevgi ölümsüzlüktür. "


"Her yerimin bir buz katmanıyla örtüldüğünü hissetmeye başlamıştım. İçim soğuktu. Ama bu soğuğa, can havliyle sıkı sıkıya tutunuyordum: Buzların erimesine izin verip gerçekten tekrar hissetmeye başlarsam neler olacağını kim bilebilir ki? Büyük ihtimalle eriyip biter ve annemle babamı kaybettiğim ilk aylardaki gibi zırıldayan bir gerizekalıya dönüşür, yine fonsksiyonlarımı tamamen yitirirdim."







YAZARIMIZ VE İKİ SEVİMLİ -YAKIŞIKLI DEMEK İSTEDİM :)- OYUNCUNUN RESMİ. GÖZLERİMİZ BAYRAM ETSİN BİRAZ ÖYLE DEĞİL Mİ :D


8 Ağustos 2013 Perşembe

UYUMSUZ / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 02:23 2 yorum
TEK BİR SEÇİM
ARKADAŞLARINI BELİRLER
TEK BİR SEÇİM
İNANÇLARINI TANIMLAR
TEK BİR SEÇİM
SADAKATİNİ ŞEKİLLENDİR 
HEM DE SONSUZA KADAR
TEK BİR SEÇİM
SENİ DÖNÜŞTÜREBİLİR!

Açlık oyunları hayranlarının, bayılacakları yeni bir seri daha...İlk olarak kitabın çevirisi başta çok garip geldi. Çünkü kitap "şimdiki zaman" formunda yazılmış. Her şey "yapıyor, ediyor, gidiyor.." gibisinden yani. Ama zamanla alıştığım için benim için bir sorun teşkil etmedi.


 Rahatsızlık duyduğum bir konu daha vardı. O da DÖRT. Çevirmenimiz nedense kitapta "Four" adlı eğitmenimizin adını türkçeye çevirmiş. Nedenini bilmiyorum ama Dört adı bana fazlasıyla saçma geldi ve sinirimi bozdu.


 Konuya gelirsek; bu küçük kusurları örtecek kadar güzel bir kurgusu var. Gerçekten bir an bile sıkılmadan okuduğum bir kitaptı. 

Beş tane koloni olduğunu düşünün. Seçim yaşına gelene kadar ailenin kolonisinde büyüyorsun. Daha sonra ise seni bir sınava sokuyorlar. Bir tür simülatör. Senin hangi gruba daha uyumlu olduğunu anlamana yardım ediyor. Bu gruplar: Dostluk, Bilgelik, Fedakarlık, Cesurluk ve Dürüstlük. Tek bir seçim hakkın oluyor ve fikrini değiştiremiyorsun. Beatrice, sınavda oldukça garip bir sonuç alıyor. Bunun ne olduğunu söylemeyi planlamıyorum :)) Okumanız gerekecek.
Kitabın konusu bu kadar değil tabi ki ama spoiler vermek istemiyorum çünkü kitap yeterince ilginç ve diğer okuyucularımın da okurken benim kadar şaşırmasını isterim :) Hiç bitmesin istedim ama ne yazık ki her kitap gibi bunun da bir sonu varmış :D Serinin geri kalan kısmını heyecanla bekliyor olacağım.


6 Ağustos 2013 Salı

BAHAR TANRIÇASI / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 16:12 5 yorum
BÜTÜN KADINLAR! İÇİNİZDEKİ TANRIÇAYI KUCAKLAMANIN ZAMANI GELDİ!

Bir arkadaşımın tavsiyesiyle okuduğum bir kitaptı. Gerçekten çok beğendim. Şöyle bir düşününce, en sevdiğim kitap kategorisine giremez ancak yine de severek okudum. Çok eğlenceli bir mitoloji olduğunu söyleyebilirim :) Kitap, mitolojideki tanrıçalar üzerine kurgulanmış. Tabi bir de hayal gücü var :D 


Ölümlü Lina ve Bahar Tanrıçası Persephone'nin yer değiştirmesini konu alan ilginç ve eğlenceli bir roman. Bir de unutulmaması gereken Hades'imiz var. Çok karizmatik, yakışıklı, gizemli ve merak uyandırıcı... Sonuna kadar sıkılmadan okuyacağınız güzel bir kitap. İyi okumalar...



"Sana sormam gereken bir soru var."
"Nedir?"
"Apollon'a ne yaptın?"
"Hiçbir şey,"dedi Lina şaşırarak.
"Hiçbir şey?"
"Hiçbir şey."
"Işık Tanrısı'nı ret mi ettin?" Persephone doğru duyup duymadığına emin değildi.
"Tabi. Bir seferde sadece tek bir tanrıyla ilgileniyorum.
"Gerçekten mi?" 
Persephone kusursuz çenesine dokundu. "Ne kadar ilginç bir düşünce"

ATEŞBÖCEĞİ YOLU / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 09:59 2 yorum
DOSTLUĞUN BÜYÜSÜ ÜZERİNE OLAĞANÜSTÜ BİR KİTAP.
Dostluk üzerine tam anlamıyla "müthiş" bir kitap. O kadar gerçek ve duygusal ki... Bu kitabı okuduğum diğer kitaplarla karşılaştırmam olanaksız. 
Bu başlı başına bir efsane. Ağlamaktan göz yaşlarımın bittiği ve gülmekten karnıma sancıların girdiği bir efsane hem de... 
Çok ama çok güzel kurgulanmış bir kitap. O kadar güzel ki, tanıdığım birçok kişiye aldırdım. Eline aldığı kitapların yarısına gelmeden bırakan bir arkadaşım bile bu kitaba aşık oldu. 
Kristin'in okuyucu kitlesinin kesinlikle bir yaş ortalaması yok. Büyük küçük herkes bu kitapta kendinden bir şeyler buluyor. Arkadaşlarımın anneleri bile bu kitabı çok beğendi :) Bence eğer sizde okumadıysanız hemen bu kitabı alıp okumaya başlamalısınız.  
 Kitabın konusuna gelirsek, daha demin de bahsettiğim gibi iki kızın dostluğu üzerine bir kitap. Kızlardan biri Tully. Annesi küçükken onu terk ediyor ve gidiyor. Onu geri almak için geri döndüğü zamanlar ise tam bir felaketle sonlanıyor diyebilirim. Tully, sert bir kız olmaya çalışıyor. Çünkü eğer öyle davranmazsa, tüm bu duygularla başa çıkamayacağını düşünüyor.

Kate ise Tully'nin tam tersi diyebilirim. Onu seven bir ailede büyümüş. Ama Tully gibi havalı kıyafetleri yok veya liseliler onu partilerine çağırmıyor. O sadece bizim SIKICI Kate. Tully ise, onun hayatındaki eksiklikleri doldurmak için ideal biri. Kim hayatına biraz eğlence istemez ki? Tully, Kate Mularkey'lerin yan evine taşınınca dostluklarına zemin hazırlanıyor.


Daha sonra Tully gittiği bir partide tecavüze uğrayınca, eve ağlayarak gidiyor. Kate de onun hıçkırıklarını duyuyor tesadüfen. Tully, daha neredeyse hiç tanımadığı bu yabancı kıza sırrını anlatınca başlıyor bizimkilerin arkadaşlığı.


Ben de böyle bir arkadaşlık istiyorum :)) Kitap, karakterlerimizin 50'li yaşlarına kadar devam ediyor ve bu iki kızın tüm hayatını gözler önüne seriyor.

"Yakın arkadaş olmak işte böyle bir şeydi.Anneniz ya da kız kardeşiniz gibi olurlardı; ağlatabilir ve kalbinizi kırabilirlerdi ama sonunda, zor zamanlarınızda daima yanı başınızda olur, en kötü gününüzde bile sizi güldürmeyi başarırlardı." 
"Belki parçalarımı bir araya toplayabilmek için parçalaman gerekiyordu."
"En iyi arkadaşların kötü yanı da bu işte çok fazla şey biliyorlar."
Ama her şey çok çabuk değişiyordu.Artık bunu anlamıştı.Bir at bir gecede yaşlanıp sakatlanabilirdi.Bir arkadaş da aynı hızda bir yabancıya dönüşebilirdi. 
En iyi arkadaş işte bunun için vardı.Size ayna tutup kalbinizden geçenleri göstermek için. 
En büyük fakirlik yalnızlıktır. 
Hayat hikayeni  yazmanın  komik  tarafı da bu  
işte. Önceleri tarihleri, zamanları ve isimleri 
hatırlamaya çalışıyorsun. Sanıyorsun ki haya- 
tın  sadece olaylardan ibaret, geriye dönüp 
baktığında  sadece başarılarını 
ve başarısızlıklarını, gençliğinin ve o 
ta yaşlarının önemli tarihlerini  hatırlayacağını  
düşünüyorsun. Ama hiç de öyle değil 
aslında. Sevgi, aile, kahkahalar... Sadece  bunlar   
kalmış  aklımda. Hayatımın çok büyük bir  
bölümü  boyunca elimden  geleni  yapmadığımı 
yada yeterince fazla şey  istemediğimi düşündüm 
durdum  hep. Herhalde aptallığımı bağışlarsınız. 
Çok gençtim o zamanlar. Çocuklarımın onlarla ve 
kendimle ne kadar gurur  duyduğumu bilmelerini 
istiyorum. İhtiyacımız  olan her şey bizdik 
aslında; siz, babanız ve ben. Hayatım boyunca 
istediğim her şeye sahiptim. SEVGİ. Aklımızda bir 
tek bu kalacak.

 

Once Upon A Time Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review