25 Ağustos 2013 Pazar

EĞER YAŞARSAM / Kitap Yorumu

Gönderen Unknown zaman: 13:53
SEÇİM YAPMAK ZORUNDA KALSANIZ, SİZ NE YAPARDINIZ? 
Uzun süredir yazamıyorum. Tatil falan derken zaman da kalmıyor yazmaya. Sonunda vakit bulabiliyorum da yazıyorum bu yorumumu. 

Öncelikle bu son zamanlarda okuyup da pek beğenmediğim tek kitap. Nedenini bilmiyorum açıkçası ama bir türlü ısınamadım bu kitaba. Kötü değildi ama çok da beğenmedim. Dedikleri kadar duygusal da bulamadım nedense. 


Kitabın konusu ise 17 yaşındaki bir kızın, ailesiyle çıktığı bir gezi sırasında kazada ailesini kaybetmesi ve komaya girmesi. Daha sonra ise, Mia -ana karakter- bize olayları vücudunun dışındaki bir ruh halinde anlatıyor. Etkileyici bir konusu var ama ben bu olayların içine pek giremedim. Bu düşüncelerim, fazla beklentilerimden dolayı mıydı yoksa gerçekten kitaptan kaynaklanan bir sorun muydu bilemiyorum. Çok yüzeysel buldum. Karakterlerin duygularını içimde hissedemedim. Olayları içimde yaşayamadım nedense. 


Kitabın kapağına da biraz aldandım diyebilirim. Tabi bu sadece benim düşüncem. Çünkü biliyorum ki tanıdığım bazı arkadaşlarım ve Blog arkadaşlarımdan bazıları bu kitabı çok sevmişti. Merak ediyorsanız bir okuyun derim. Ama beklentileriniz olmasın. 


Bir de arada Mia'nın eski hayatını anlatan sahneler oluyor. Herhangi bir genç kızın yaşadığı türden bir hayatı var. Ama kabul ediyorum, sonlarda toparlamış yazar. En azından ben de bazı duygular hissetmeye başladım. 


Bir de kitabın sonunda "Hikayeden sonraki Hikaye" kısmı var. O kısmı beğendim işte :)) Yazar, bu kitabın konusunun aklına nereden geldiğini anlatmış. Meğer, tanık olduğu bir olaydan gelmiş aklına. İşte o zaman, duygulanmaya başladım ben de ( ki ben genelde duygusal bir insanımdır ama bu kitap beni duygulandırmayı pek başaramadı.). Anlayacağınız, kitabın bazı yerlerini sevdim. Bazı yerlerinde ise kendimi zorlayarak okudum resmen. Ama okumasaydım da olur muydu derseniz, olurdu valla ne diyim :) 


Komada olan bir kızın, yaşamak ile ölmek arasındaki bu ince çizgide gidip gelmesini anlatıyor. Bilemiyorum, merak ediyorsanız bir göz atmanın zararı yok. Belki de çok beğenirsiniz ;)



"İnsanlar neye inanmak istiyorsa, ona inanıyor."
"Bence biraz korkunç ama güzel görünüyorsun.," dedi Teddy. "Seksi olduğunu da söylerdim ama senin kardeşinim, bu iğrenç olurdu."
"Seksi kelimesinin ne anlama geldiğini nereden biliyorsun?" diye sordum. 
"Altı yaşındasın."
Bedenim çok uzun süreliğine yoğun bakım ünitesinden ayrılmamıştı. Ameliyatım birkaç saat sürmüştü. Bana tam olarak ne olduğunu bilmiyordum ve ilk kez bunu umursamadım. Umursamak zorunda değildim. Tek bildiğim ölmenin kolay, yaşamanın zor olduğuydu.
İyi bir uyku çok iyi gelirdi. Her şeyi unutmak için siyah, sıcak bir battaniye... Rüyalarla bozulmayan derin bir uyku. İnsanların ölüm uykusundan söz ettiklerini duymuştum. Ölümde uyku gibi bir şey miydi? Çok hoş, ılık, olabildiğince derin ve hazırlıksız yakalanılan bir şey miydi? Eğer gerçekten öyle bir şeyse, o halde umurumda değildi. Eğer ölmek bunun gibi bir duyguysa, ondan korkmuyordum.
Ölünce, yaşarken başına gelen olayların hatırlanıp hatırlanmadığını bilmiyordum. Aslında hatırlamamak mantıklıydı. Ölü olmak, doğmadan önceki duygu gibiydi; derin bir hiçlik duygusu. 


0 yorum:

Yorum Gönder

 

Once Upon A Time Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review